Bu Blog'da Ara

16 Ocak 2015 Cuma

                                                       BİR HAYALİN PEŞİNDE
    TÜR: Hikaye

     Ben, masmavi gökyüzüsü olan, kokusuyla ciğerlerime oksijen depoladığım, suları berrak, insanları temiz kalpli, yağmur yağdığında toprak kokusunu içime çekebildiğim, renkleri gökkuşağından öğrendiğim, ormanla iç içe evleri olan bir köyde doğup büyüyen, şimdilerde onun hasretiyle yanan ve oradan çok uzakta yaşayan yaşlı bir adamım. Ölen karımdan bana miras bir kızım bir de oğlumla birlikte  İstanbul'da yaşıyorum. Kendim gibi derme çatma bir evimiz var. Babam zamanında çocuklarım rahat etsin diye bir ev yapmış buraya. Ben de evlenince geldim yerleştim buraya. Şimdiki aklım olsaydı gelir miydim hiç? Mis gibi köyümü bırakır mıydım? 
Artık yaşamak çok zor buralarda. Bedenim yorgun. Şimdi tek hayalim çocuklarımı ikna edip köyüme dönmek ve ölene dek orada yaşamak.
     Kızım Büşra, üniversitede mimarlık öğrencisi. Benim gurur kaynağım. Biricik kızım.
Hiç üzmedi beni bu güne kadar. Onu terbiyeli, dürüst, namuslu bir insan olarak yetiştirdim. Hem anne hem de baba oldum ona. Kız çocuğu, annesinin eksikliğini hissetmesin diye didindim durdum. İleride de çok iyi yerlere geleceğinden eminim.
     Oğlum Ali, o henüz bir üniversite kazanamadı. Ablasının aksine pek de parlak sayılmaz. Biraz aksi, biraz huysuz. Aramız da çok iyi değil biraz anlaşamıyoruz. Sürekli karşı gelir bana. Dinlemez beni. Başına buyruk bir delikanlı.. Belki annesinin ölümünden dolayı yaşadıkları ağır geldi. Kaldıramadı ölüm acısını. O yüzden bu kadar asileşti. Beni dinlemez oldu. Geçenlerde arkadaşlarıyla içki içmişler. İçtikleri mekanda kavga çıkarmışlar onu bunu dövmüşler. Tabi sürünün başı benim oğlan. Sonra gidip denize atlamışlar. Hem de kışın ortasında. Oradan da çıkıp toplu şekilde eve getirdi. Ne kadar azarladıysam da anlamadı. Bir köşede sızıp kaldılar.  Ben de öylece bıraktım.
     Bu hafta sonu hava çok güzeldi. Dolaşmak istedim. Zaten emekli olduktan sonra kendime ayıracak çok vaktim oldu. Kendime yeni hobiler edindim. Resim yapıyorum, yeni diller öğrenmeye çalışıyorum. Bu yaşta zor oluyor tabi. İçimde büyümeyen bir çocuk var sanki. Kendime bir bisiklet bile aldım. O gün de bisikletimle çıktım dolaşmaya. Bindim bisikletime sürmeye başladım. Epey de uzaklaştım evden. Çoluk çocuk herkes sokaklardaydı. Anneleri istedikleri şeyleri almadığı için çoğu çocuk ağlıyordu. Anneleri de onları umursuyor gözükmüyorlardı. Gülüp geçtim. Etrafı izleye izleye yoluma devam ettim. Farkına varmadan ağaçlıklara kadar gitmişim. Epeydir gelmiyordum buralara. Ağaçlar kocaman olmuş. Kendimi ağaçların arasında buldum birden. Hoşuma da gitti bu durum açıkçası. Bisikletten indim. Toprağa yalın ayak basmak istedim. Ayakkabılarımı çıkardım. Biraz yürüdüm. Sonra toprağa bıraktım kendimi. Toprak bütün kötülükleri çekiyordu içine. Rahatlıyordum. Yere uzandım. Gözlerimi kapattım. Kuşların cıvıltısı kulağıma müzik gibi geliyordu. Kendimi onların şarkısına bıraktım. Kendimi soyutlamıştım bu dünyadan. Derken bir sincap sağ tarafımda belirdi. Gözüm ilişti sincaba. Öylece kaldım. Bana köyümü hatırlattı. Küçükken yapmaktan en çok hoşlandığım şey ormanda sincapları gizli gizli izlemekti. Bana anılarımı hatırlattı. İçimdeki hasret kabardı da kabardı. İşte o an bu şehirden ayrılma vaktinin geldiğini anladım. Kalktım. Bisikletime binip eve gittim. Çocuklara kararımı açıklayacaktım. Büşra eve çoktan gelmişti. Mis gibi yemek  kokuları duyuyordum kapıdan. İçeri girdim.  Ali henüz gelmemişti. Kim bilir neredeydi. Telefonla aradım ama cevap da vermedi. Biraz merak etmiştim ama eninde sonunda gelecekti. İçeri geçip oturdum. Büşra'yı yanıma çağırdım konuşmak için. Bana karşı gelmezdi o. Birkaç dakika sonra geldi. Konuşmaya başladım: "Kızım.. Sen de Ali de benim en kıymetlimsiniz. Benim her şeyim sizsiniz. Senin burada bir hayatın var.Alinin de hayatına bir çeki düzen vermesi gerekiyor. Ben burada bunalıyorum. Annenizi kaybettikten sonra bu hayat çekilmez oldu. Buradan uzaklara, memlekete gitmek istiyorum." Büşra: "Olur baba. Bu yaz seni yollarız. Biraz tatil sana iyi gelecektir." 
"Öyle değil kızım. Evet köye gitmek istiyorum ama uzun bir süreliğine. Hayatımın az da olsa geri kalanını doğduğum yerlerde geçirmek istiyorum." Büşra ne diyeceğini bilemedi. Onu rahatlatmak için bir şeyler söyledim. " Ama senin burada okulun var. sen gelmesen de olur." Ben böyle deyince biraz renk geldi yüzüne. "Ama Ali' yi götüreceğim. O burada güvenli değil. Her an ona bir şey olacak korkusuyla yaşamak istemiyorum. Akşam onunla da konuşacağım." dedim ve onu odasına yolladım. Akşam olmuştu ama Ali hala ortalıklarda yoktu. Merak ettim ve aradım. ama açmadı. Gece yarısı geldi eve yanında bir kızla. Langır lungur içeriye girdiler. Kapıya koştum hemen. Kız pek düzgün birine benzemiyordu. Kıyafeti berbattı. Yırtık pırtıktı her yeri. belli ki içmişlerdi. Hiç hoşuma gitmedi bu durum. Çok sinirlendim ve bağırmaya başladım. Bu, Eve getirdiği kim bilir kaçıncı ayyaştı. Ali den hesap sordum. Kızın kim olduğunu sordum. "Bir arkadaş, tanımazsın." dedi. odasına doğru giderken kolundan sertçe tutup kendime çektim. "Hiçbir yere gidemezsin. Kendine bir çeki düzen ver. Evde böyle insanlar istemiyorum artık!" diye bağırdım ona. Bu laflarım onu çok kızdırdı. Beni itip kolunu çekti. Yanındaki kız öyle duruyordu. Sesleri duyan Büşra içeriden koşup geldi. "ne oluyor burada?" Ne ben ne de Ali onu duymuştuk. Bu sefer Ali bağırmaya başladı. "Senin bana karışmaya hakkın yok. İstediğimi yaparım!" Sinirlen küplere binmiştim. " Bu evde yaşıyorsan benim kurallarıma uyacaksın. Başı boş sokaklarda dolaşıyorsun bir işin bile yok. Benimle köye geleceksin. Bundan sonra orada yaşayacağız!"  dedim. "Seninle asla gelmem!" diyerek arkasını döndü. Kapıdan çıkacaktı ki kendime çevirip bir tokat attım. Daha önce ona hiç vurmamıştım. Pişmandım. Yüzüme baktı ve kızı da alıp dışarı çıktı. kapıyı çarptı ve gitti.  Ben öylece donakaldım. Büşra'nın sesiyle kendime geldim. Ali'nin peşinden koştum. Durdurmaya çalıştım ama durmadı.  Daha da hızlandı. Peşlerinden caddeye kadar koştum. Yağmurluydu hava. yerler ıslaktı. Arabalar vızır vızır geçiyordu. Durmadılar. Benim de nefesim kesilmişti. Olduğum yere oturdum. Bakakaldım. Ve aniden bir fren sesi duyuldu. Ali yere yığıldı. Kalbim sıkışmıştı. Son bir güçle kalkıp koştum yanına. Hıçkıra hıçkıra ağladım. Büşra da geldi. Ambulansı aradık ve hastaneye kaldırdık. Bu olayın tek suçlusu bendim. Kendi hayallerime onu alet ettim. Keşke ona vurmasaydım.  Bunların hiçbiri olmayacaktı. Yaptıklarımın pişmanlığını yaşıyorum şimdi..
    Şimdi hasretini çektiğim memleketimdeyim. Mevsim sonbahar. Ağaçlar yapraklarını dökmüş. Kızım yanımda. Temiz havayı içime çekerek derin bir nefes aldım. Gözüm ağaçtaki sincaba ilişti. Memleket sevgimi kabartan da bu sincaptı. Çok sevdiğim Memleketimdeyim. Kızım yanımda. Tek fark, oğlum şimdi toprağın altında...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder