Üniversiteye hazırlık öğrencileri olan bizlerin deneme, hikaye, öykü, masal, fabl vb. birçok edebi türdeki yazılarımızın bulunduğu internet portalımıza hoş geldiniz. Öneri, beğeni, istek ya da şikayetlerinizi bizlere iletmenizden ve yazılarımıza yorum bırakmanızdan memnuniyet duyarız.
Bu Blog'da Ara
14 Ocak 2015 Çarşamba
Opera Bileti
Şehrin üstüne kasvetli bir hava çökmüştü. Sabahın erken saatleriydi ve her daim saat gibi kurulu uykumdan bugün geç uyanmıştım. Yaşlı insanlar erken kalkardı,bu bir kaideydi ve ben yıllardır bu kaideyi bozacak tek bir hadiseye dahil olmamıştım. Vaktinden önce uyanmam bir istisnaydı ve sebebi penceremin önünü kaplayan siyah yağmur yüklü bulutlardı. Gökyüzüne baktım ve kafamdaki ajandayı açtım. Ağır aksak davranıyordum. Yaşlılık bunu gerektiriyordu. Kafamdaki ajandada kayda değer bir şeye rastladım. Oğlumun bana gönderdiği bir konser bileti. Uzaklara uçan aramızdaki ülkelerce mesafeyi kapatmaya çalışan oğlum. Gözlerimi yumdum,sızlanmak bir hataydı. Baba olmak böyleydi. Günümüz böyleydi.
Akşam saatlerine doğru hazırlandım. Davete icaber edecektim. Evden çıktım ve arabama yöneldim. O sırada gazeteci çocuk elindeki son gazeteyi bana uzattı.
- Al amca,bu da son. Sen kullanırsın bir yerde eve kadar taşımak istemiyorum, dedi. Aldım. Kırmızı bisikletine bindi ve rüzgarımı da önüne katarak yola çıktı. Ben de arabama bindim ve 1 saatlik bir yolculuğun ardından opera salonuna vardım.Koltuğuma oturdum ve konsantre olmaya çalıştım. Salon kocamandı. Kırmızı koltuklar arka arkaya sıralanmıştı. Büyük kırmızı perde ise devasa bir görünüme sahipti. Kenarlarda altın işlemeli dürbünler vardı. Sevgili oğlum lüks hayatıyla gözümü boyuyordu. Babası değil müşterisiydim. Kendimi yorgun ve kırgın hissettim. Bu sırada bir kadın sesi duyuldu. Hafif toplu,beyaz bir balo elbisesi giymiş,kızıl saçlı kadın sahneye çıktı. Etrafa üzgün gözlerle baktı. Yüzünü inceledim güzel ve alımlıydı fakat dişleri onu bir sincap gibi gösteriyordu. Benzetmem beni utandırdı. Operanın sonuna kadar utançla kadını izledim. Yavaş yavaş oğluma benziyordum,tek fark vardı. Ben kendi gözümü boyuyordum. Opera bitince lüks salondan ağır adımlarla çıktım. Etrafıma bakmıyor,kafamı yerden kaldırmıyordum. Bu yüzden sanırım hızla üstüme gelen lüks arabayı fark edemedim. Bilincimi kaybetmeden önce tek hatırladığım şey oğlumun "Baba!" diye yankılanan acı çığlığı oldu.
Gözlerimi hastanede açtığımda aynı kara bulutlarla karşılaştım. Loş odamın aynasında kendi suratımı gördüm. Kırık bakıyordum. Kırık nasıl bakılırdı? Yağmur penceremi dövüyordu. Birkaç dakika sonra odamı incelemeye başladım. Mavi hastane perdeleri çekilmiş kasvetli hava göz önüne serilmişti. Demir başlıklı yatağım beyaz boyalı duvara dayanmıştı. Tam karşımda büyük,iki kapaklı duvara dayanmış bir dolap vardı. Tahminimce içi boştu. Dakikalar sonra kapım açıldı,yorgun ve buruk bakışlarla bana çok benzeyen oğlum içeri girdi. Kazadan hemen önce duyduğum ses hayal değildi. Buradaydı. Oğluma baktım ve yanıma gelmesini işaret ettim.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder