Bu Blog'da Ara

12 Ocak 2015 Pazartesi

KAPLUMBAĞA VE KELEBEK


Vaktiyle çok güzel bir ormanda yaşayan bir kaplumbağa varmış. Birbirinden renkli arkadaşları olmasına rağmen hep mutsuzmuş. Bir gün penceresinden dışarıyı seyrederken annesi neden arkadaşlarının yanına gitmediğini sormuş. Küçük kaplumbağa annesine; ''Onlardan çok yavaşım, onlar koşup oynarken ben sırtımdaki kabuk yüzünden hep geri kalıyorum'' demiş. Annesi buna karşılık; ''Her sahip olunan özelliğin iyi ve kötü yanlarının olabileceğini, önemli olanın sahip olduklarıyla yetinip, yapılabilenin en iyisini yapmaya çalışmak.'' olduğunu anlatsa da bir türlü ikna edememiş. Küçük kaplumbağa yine pencerenin önünde dışarıyı seyrederken en büyük hayalini kuruyormuş. Bir kelebek olmak ! İstediği gibi özgürce uçabilmek, hızlı ve hafif olabilmek. Tam bunları düşünürken penceresinin önüne öyle güzel bir kelebek konmuştu ki, kanatları gök kuşağı gibi rengarenkmiş. Kelebek, kaplumbağaya neden üzgün olduğunu sormuş. Kaplumbağa da; ''Dışarı çıkmak istiyorum fakat çok yavaşım, arkadaşlarıma yetişemiyorum, onlarla oynayamıyorum demiş. Kelebek; ''Beni dinle o zaman, evet ben çok hafifim, istediğim yere gidebiliyorum , hemde istediğim zaman ve herşeyden hızlı bir şekilde ayrıca çokta güzelim. Ama bunların hepsine sadece bir gün boyunca sahibim.'' demiş. Küçük kaplumbağa şaşırarak ''Neden ? '' diye sormuş.
Kelebek; ''Çünkü, benim ömrüm sadece bir gün. Oysa sen benim bir tek gün görebildiğim gökyüzünü, ağaçları, doğanın güzelliklerini, arkadaşlarını, aileni uzun yıllar görebileceksin. Şanslı olan ben değil sensin.'' deyip uçup gitmiş.

Bu konuşma kaplumbağayı kendine getirmiş.
Bazen sahip olunan şeylerin, imrenilen şeylerden çok daha kıymetli olduğunu ve elindeki şeylerin kıymetini bilmesini gerektiğini anlamış.

2 yorum: